20 Nisan 2016 Çarşamba

MANZARA’YMIŞ…

   Gökyurt sokak'tan başla diyor elimdeki rota :) kağıttan başımı kaldırdım ve sokağa baktım aman allahım sağ taraftaki cepheye neden pencere yapılmış ki.Hiç güneş almıyor.Ama en azından hava giriyor:) Ayaklarımın altında yavaş yavaş akan su sesi,elektrik tellerinin üzerine konulmuş güvercin,kuş sesleri,evlerin yüksek olması ve sokağın dar olması beni titretti.Gözlerimi kapatarak mardini dinleyeyim dedim arkadan bir ses 'pardon axui' dedi.Galiba mardinin bu sokağı ikimize dar geldi:) Gittiğim her yerde sanki su bana rotayı veriyordu.Sürekli ayaklarımın altında akıyordu,derken bende yavaştan terlemeye başladım(keşke dar sokakta soluklansaydım.)Kuş sesleri ve su bana eşlik ediyor.devam ettim yürümeye,şağımda evlere çıkan dışarda yapılmış bir merdiven gördüm.Merdivenlerde çocuklar oturuyordu.Merdivenleri geçene kadar sürekli gölgeydi.Birden güneş yüzüme vurdu.Sıcaklığı tenimi hemen ısıttı.Fotokopi makinesinden yeni çıktı aldığımız kağıdın sıcaklığı gibi bir histi güneşin tenimdeki hissi.Ama gözlerim kamıştı birden güneşi görünce. ve yine gölge aman allahım bu ne yern altına bir tünel mi gidiyor.ve bu bir abbara :) Abbaraya girmeden önce duvarlardan çıkan tuhaf bitkler dikkatimi çekti.Bitki türleri genelde yerden yukarıya çıkayor ama bu sefe duvarlardan çıkıyordu.Tuhaf bitkilerin kokusunu içime çektim.Ayyy başım döndü bu ne koku bu koku sadece tuvalatte var sanıyordum:) Kokudan sonra abbaraya baktım.Yok ben yanlış görüyorum.Abbaranın ucunda beyaz ışık gördüm(ahmetlerin sürekli söylediği şey aklıma geldi: beyaz ışığı görene kadar devam et:) niye anlatıyorsam size neyse:) Abbaraya girmek için bir kaç merdiven aşağı doğru indim.Elimdeki eskiz defteri hırçınlaşmaya başladı.aradaki sayflar uçuştu. allahım keşke ayaklarımın altında sus akmasaydı.Eskizim ıslandı:( yürümeye devam ettim.keşke 1 metre boyunda olsaydım dedim birden.Belimdeki rotaya bakarak yürürken az kalsın başımı abbaranın tavanına çarpıyordum.Hafifçe eğilerek merdivenleri indim.Gittikçe bedenime rüzgar daha da vuruyordu.Ve beyaz ışığı gördüm:) mardin sanki kuşlar tarafından istila edilmiş her yerde sesleri duyuluyor.İyi de kışın nerdeydiniz lan:)...Sağ tarafta yürürken başıma su damlası düştü dedim kesin
çocuklar tükürdü kızgın bir şekilde yukarı baktım.Neyseki kızılacak bişi yoktu.Teyze yıkadığı eşyaları asmıştı.güneşin önünde,rüzgarlı alanda kurutmaya bırakmış teyze , zeki teyze:) yürüdüğüm sokak yarısı gölge yarısı güneşliydi.Harabelere yetiştim. İyiki harap olmuş dedim:) bir kaç incir ağacı,dikenli,tuhaf bitkiler vardı.bu sefer koklamayacam:).Harabe bu ağaçlarla canlı duruyordu oysa.Bir  teyze arkadan seslendi bana heyyy genç ne yapıyorsun harabe alanda(aman allahım nedir bu harabe alanlardan çektiğim:) ? hocaların verdiğimi bir ödevdir onu yapıyorum dedim.teyze: Allah kurtarsın dedi:)) sağol tontiş teyze:)ama içimden tontiş dedim.harabe alandan çeşme doğru gittim.süpürge sesleri uzaktan geliyordu. bir adam eşekle çöp topluyordu.torbalara koyduğu çöpleri eşeğe yüklüyordu.Çeşmenin önünde eşek başını eğip su içiyordu.çeşmeyi geçerek  eşeğin yanından geçerken hızlıca koştum.Çifte atar diye korktum..Abbaraya gir ve manzarayı izle diyordu elimdeki rota.Beklediği manzara bu değildi:(. Manzarayı izlemek için indiğim o kadar rampa, merdiveni geriye doğru çıkacaktım,offf:).
Mikail OĞUZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder