19 Nisan 2016 Salı

BİNDİK BİR ALAMETE  GİDİYOZ KIYAMETE

Ben ve  Zelal arkadaşım 1. caddeden ilerlerken  sinek cafenin bulunduğu sokağa saptık.Caddeden uzaklaşmamızla  birlikte araç sesleri  de azalmış, araç seslerin yerini kuş sesi ve rüzgarda  sallanan  ağaçların sesi almıştı.Ve artık ara sokaktayız ,nereye mi gidiyoruz ben de bilmiyorum.Bize verilmiş rotayı takip etmekle yükümlü bu gençler nereye gidiyordu acaba.(Kafamda deli sorular...)Yoksa her zaman gezdiğimiz yerlerden mi geçecektik .Kağıdı elimize aldık ve baktık   4. sokaktan girmemiz söyleniyordu.Hımm 49. sokak 52. sokak . 54. sokak nerde bu sokak yok böyle bir sokak yoksa 54. sokak mıydı bu, 5 sayısı unutulmuş muydu?
-Bu sokağa girelim Zelal çizime göre bu sokak olmalı:)
54. sokaktan abbaraya doğru ilerlerken abbara  duvarlarında " Melekler seni bana yazmış "  "Yusuf" Mardin" "Ahmet " "Ömer"  yazılmıştı.Yoksa bizim Ahmet miydi bu?:) Velhasıl yazan kişi gönlüne göre yazmış.Bir de  kişi,yazdığını vurgulamak istercesine  kırmızı sprey boya kullanmış .İyi de ben bu yazılara bir anlam veremedim.Melekler Yusuf' u  Ahmet'e mi yazmış Ömer'e mi yazmış:)): Neyse daha fazla saçmalamadan yolumuza devam edelim.Girdiğimiz yoldan emin olamadığımızdan Zelal ile benim içime korku saplandı ,doğru yolda mıydık acaba ? "Sora sora Bağdat bulunur" dedik  ve müthiş bir öz güvenle yolumuza devam ettik .İyi de etrafta kimse yoktu, kime soracaktık şimdi.Ben bunları düşünürken Zelal incir ağacını görmüştü.İncir ağacının yanına yaklaştım.Ve incir ağacına bakıp "Ah incir ağacı hocamız incir ağacı derken seni mi kastetmişti.Ne de küçüksün öyle .Ya seni fark etmeseydik .İç sesimle konuşmaya devam ederken bize doğru yaklaşan ayak seslerini duydum.Zelal
-Aaa insanlar:)) (Bize doğru iki kadın yaklaşıyordu, nasıl mutluyuz nasıl! )
-Teyze yakınlarda bildiğiniz bir türbe var mı?( Kadın neden donmuş vaziyette bana bakıyordu. Kadına yanlış bir şey mi söylemiştim? Neyse ki gelini konuşmaya başladı."Bu kadın benim kaynanam oluyor. Kendisi buranın yerlisi, Türkçeyi iyi konuşamıyor.Ne yazık ki bende Mardin' i pek bilmiyorum" .dedi ve söylediklerimizi kaynanasına çevirmeye  başladı .Kaynanası bilmediğini söyledi (Boşuna dememişler yerlisine sormayacaksın)Şimdi ne yapacaktık ya yanlış yoldaysak.Bu sessiz sokakta kime sorabilirdik .Birinin kapısını mı çalmalıydık.Bunları düşünürken kapısı aralanmış bir ev gördük .Lütfen yardım edin dercesine içeriye mi dalsaydık.Ve yine Zelalın sesi kulaklarımda
-Aaa bir insancık daha:))( Evet şimdide bir baba ve çocuğu bize doğru geliyordu.)
Amca, keşke şimdi bize "doğru yoldasınız evlatlarım" deseydi :).Neden girdiğimiz yoldan emin değildik.Bize verilmiş çizim mi eksikti yoksa sokaklar mı çok karışıktı derken Zelal
-Amca buraya yakın bir türbe varmış nerede biliyor musunuz?
-Suriye,Suriye
Evet amca Suriyeli çıktı.Onunla anlaşmalıydık Kürtçeye çevirdim Kürtçe de bilmiyormuş.Arapça'da benzer kelimeler olabilir düşüncesiyle mezar, ölüm ,türbe demeye başladım nasıl anladı bilmiyorum ama kelimelerimin arasından "Şeh" dedi "evet evet" dedim .Bizimle beden diliyle iletişime geçip yolu tarifledi.Amcanın tariflediğine göre doğru yoldaydık.Zelal ile birbirimize baktık ve kahkaha attık ikimizde durumdan memnunduk.Hemen ilerde kocaman bir incir ağacı gördük .Yoksa biraz önce gördüğümüz incir ağacı çizimdeki incir ağacı değil miydi? Tesadüfen girdiğimiz  yol doğru yolmuş.Artık emin adımlarla ilerledik.Şimdi doğru yolda olduğumuza göre yavaş gitmeliydim.Sokağın güzelliklerini hissetmeliydim.Zelal yoluna devam ederken ben yalnız başıma kaldım.Daralıp genişleyen sokaklardan ilerlerken kapılar dikkatimden kaçmadı.Hepsi bana başka bir şey anlatıyor gibiydi.Hele de bir tanesi vardı çocukluğumdaki evimizin kapısına benziyordu, oturup inceledim ve çocukluğumdaki anılar gözümde canlanmaya başladı.Bu kapılardan dışarıya ne de çok kaçardık.Kapılara çok can borçluyuz .Annemiz bize terliği atarken son anda kapıya isabet etmesi.Ah! anılarım depreşti.Kaldırın beni burdan.Oracıkta saatlerce oturup geçmişe gitmek istedim.Karanlık çökmek üzereydi kalktım yerimden ve yoluma devam ettim.Çocukluk anılarımı düşünmeye devam ederken çocuk sesleri  gelmeye başladı.Adımlarımı hızlaştırdım ve onların yanına gittim .Hepsi bana bakıyordu .Tabi ki bana  bakacaktılar,  beni tanımıyorlar çünkü .Sokağın sessizliğini bu çocuklar bozmuştu.Demek ki bu evlerde hayat vardı.çocuklarda olmazsa sokaklar nasıl can bulacaktı.Çocukların oyununu bölmüştüm daha fazla dalmalar yaşamadan oradan uzaklaştım ve başka bir sokağa saptım. Bu sokak  fazla rüzgarlıydı ama neden?Gideceğimiz son noktaya yakınlaşıyordum. Tabi ya yeşillik dolu bir sokaktaydım.Yoksa buna bahçeli sokak mı demeliydim.Ne kadar da güzel dizayn edilmişti.Çok yaratıcı fikirler vardı bu sokakta.İnsanları sokağa oturmaya davet eder gibi koltuklar  konulmuştu .Oturmamak ayıp olacaktı.Oturdum ve etrafıma bakındım ,su depolarından yapılan saksılara, asma çatıya, o ortamın keyfini mangalla çıkarmaya çalışan dedeye ,sokakta yeşilliğin arasında oynayan iki kediye, oradan geçerken koltukları fırsat bilip oturan insanlara bakıp durdum.Bu sokağın diğer sokaklardan farklı bir havası vardı.Son durağımız bilinçli mi seçilmişti acaba?.Zelal ile buradaki güzelliği tartışırken güneşin batımına az kalmıştı kalkmalıydık artık. Geri dönmek üzere yerimizden kalktık yürümeye başladık.Sokağın büyüsüne öyle kapılmışım ki aradaki bakkalı fark edememişim.Gözüm kapanmıştı kendimi bir anda içerde buldum.Bakkalın içinde kimse yoktu.Bu bir rüyamıydı .Aman Allah'ım, çocukluğumdaki abur cuburlar, Tam dokunacakken bir ses ile irkildim.Evet bu biraz önce mangal yapan dedeydi.
-Kızım bu mahalle fakir, çocuklar için getiriyorum bu abur cuburları.
Mahallenin maddi durumuna göre mi abur cuburlar geliyordu.Yazık değil miydi bu çocuklara.Burada amca, gerçekten de çocukları mı düşünmüştü.Çocukların imkanları sadece  bu yiyecekleri almaya mı yetiyordu."Amca ben biraz incelemek istiyorum".dedim
Ve abur cuburlara dokunup tekrardan çocukluğuma gittim.Ne de çok şey canlanmıştı gözümde küçük şeylerden mutlu olmayı bilirdik biz.O an bütün abur cuburlardan alıp  eve gitmek ve masamın bir köşesinde bulunsunlar  istedim.Bu sayede belki bilinç altımdaki saklanmış anılarım canlanabilirdi.Poşeti aldım elime başladım doldurmaya.Zelal:
-Yeter Dilan, alma şu abur cuburları, ne yapacaksın hepsini.
Biri bana dur demeliydi ,durdum  ve seçtiğim abur cuburları aldım. Ama gözüm arkada kalmadı değil.Her an bakkal yok olacak çocukluğumdaki abur cuburlar elimden çıkacakmış gibi hissettim.Bakkaldan çok şey alıp az para verdim.Şimdi bu yazıyı yazarken bakkaldan aldığım abur cuburlara bakarak yazıyorum. O sokaktan bedenim gitmiş olsada ruhum halen daha orada çünkü oradaki güzelliği halen daha hissedebiliyorum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder