BİNDİK BİR ALAMETE
GİDİYOZ KIYAMETE
Ben ve Zelal
arkadaşım 1. caddeden ilerlerken sinek
cafenin bulunduğu sokağa saptık.Caddeden uzaklaşmamızla birlikte araç sesleri de azalmış, araç seslerin yerini kuş sesi ve
rüzgarda sallanan ağaçların sesi almıştı.Ve artık ara
sokaktayız ,nereye mi gidiyoruz ben de bilmiyorum.Bize verilmiş rotayı takip
etmekle yükümlü bu gençler nereye gidiyordu acaba.(Kafamda deli
sorular...)Yoksa her zaman gezdiğimiz yerlerden mi geçecektik .Kağıdı elimize
aldık ve baktık 4. sokaktan girmemiz
söyleniyordu.Hımm 49. sokak 52. sokak . 54. sokak nerde bu sokak yok böyle bir
sokak yoksa 54. sokak mıydı bu, 5 sayısı unutulmuş muydu?
-Bu sokağa girelim Zelal çizime göre bu sokak olmalı:)
54. sokaktan abbaraya doğru ilerlerken abbara duvarlarında " Melekler seni bana yazmış
" "Yusuf" Mardin"
"Ahmet " "Ömer"
yazılmıştı.Yoksa bizim Ahmet miydi bu?:) Velhasıl yazan kişi gönlüne
göre yazmış.Bir de kişi,yazdığını
vurgulamak istercesine kırmızı sprey
boya kullanmış .İyi de ben bu yazılara bir anlam veremedim.Melekler Yusuf'
u Ahmet'e mi yazmış Ömer'e mi yazmış:)):
Neyse daha fazla saçmalamadan yolumuza devam edelim.Girdiğimiz yoldan emin olamadığımızdan
Zelal ile benim içime korku saplandı ,doğru yolda mıydık acaba ? "Sora
sora Bağdat bulunur" dedik ve
müthiş bir öz güvenle yolumuza devam ettik .İyi de etrafta kimse yoktu, kime
soracaktık şimdi.Ben bunları düşünürken Zelal incir ağacını görmüştü.İncir
ağacının yanına yaklaştım.Ve incir ağacına bakıp "Ah incir ağacı hocamız
incir ağacı derken seni mi kastetmişti.Ne de küçüksün öyle .Ya seni fark
etmeseydik .İç sesimle konuşmaya devam ederken bize doğru yaklaşan ayak
seslerini duydum.Zelal
-Aaa insanlar:)) (Bize doğru iki kadın yaklaşıyordu, nasıl
mutluyuz nasıl! )
-Teyze yakınlarda bildiğiniz bir türbe var mı?( Kadın neden
donmuş vaziyette bana bakıyordu. Kadına yanlış bir şey mi söylemiştim? Neyse ki
gelini konuşmaya başladı."Bu kadın benim kaynanam oluyor. Kendisi buranın
yerlisi, Türkçeyi iyi konuşamıyor.Ne yazık ki bende Mardin' i pek bilmiyorum"
.dedi ve söylediklerimizi kaynanasına çevirmeye
başladı .Kaynanası bilmediğini söyledi (Boşuna dememişler yerlisine
sormayacaksın)Şimdi ne yapacaktık ya yanlış yoldaysak.Bu sessiz sokakta kime
sorabilirdik .Birinin kapısını mı çalmalıydık.Bunları düşünürken kapısı
aralanmış bir ev gördük .Lütfen yardım edin dercesine içeriye mi dalsaydık.Ve
yine Zelalın sesi kulaklarımda
-Aaa bir insancık daha:))( Evet şimdide bir baba ve çocuğu
bize doğru geliyordu.)
Amca, keşke şimdi bize "doğru yoldasınız
evlatlarım" deseydi :).Neden girdiğimiz yoldan emin değildik.Bize verilmiş
çizim mi eksikti yoksa sokaklar mı çok karışıktı derken Zelal
-Amca buraya yakın bir türbe varmış nerede biliyor musunuz?
-Suriye,Suriye
Evet amca Suriyeli çıktı.Onunla anlaşmalıydık Kürtçeye
çevirdim Kürtçe de bilmiyormuş.Arapça'da benzer kelimeler olabilir düşüncesiyle
mezar, ölüm ,türbe demeye başladım nasıl anladı bilmiyorum ama kelimelerimin
arasından "Şeh" dedi "evet evet" dedim .Bizimle beden
diliyle iletişime geçip yolu tarifledi.Amcanın tariflediğine göre doğru
yoldaydık.Zelal ile birbirimize baktık ve kahkaha attık ikimizde durumdan
memnunduk.Hemen ilerde kocaman bir incir ağacı gördük .Yoksa biraz önce
gördüğümüz incir ağacı çizimdeki incir ağacı değil miydi? Tesadüfen
girdiğimiz yol doğru yolmuş.Artık emin
adımlarla ilerledik.Şimdi doğru yolda olduğumuza göre yavaş gitmeliydim.Sokağın
güzelliklerini hissetmeliydim.Zelal yoluna devam ederken ben yalnız başıma
kaldım.Daralıp genişleyen sokaklardan ilerlerken kapılar dikkatimden
kaçmadı.Hepsi bana başka bir şey anlatıyor gibiydi.Hele de bir tanesi vardı
çocukluğumdaki evimizin kapısına benziyordu, oturup inceledim ve çocukluğumdaki
anılar gözümde canlanmaya başladı.Bu kapılardan dışarıya ne de çok
kaçardık.Kapılara çok can borçluyuz .Annemiz bize terliği atarken son anda
kapıya isabet etmesi.Ah! anılarım depreşti.Kaldırın beni burdan.Oracıkta
saatlerce oturup geçmişe gitmek istedim.Karanlık çökmek üzereydi kalktım
yerimden ve yoluma devam ettim.Çocukluk anılarımı düşünmeye devam ederken çocuk
sesleri gelmeye başladı.Adımlarımı
hızlaştırdım ve onların yanına gittim .Hepsi bana bakıyordu .Tabi ki bana bakacaktılar, beni tanımıyorlar çünkü .Sokağın sessizliğini
bu çocuklar bozmuştu.Demek ki bu evlerde hayat vardı.çocuklarda olmazsa sokaklar
nasıl can bulacaktı.Çocukların oyununu bölmüştüm daha fazla dalmalar yaşamadan
oradan uzaklaştım ve başka bir sokağa saptım. Bu sokak fazla rüzgarlıydı ama neden?Gideceğimiz son
noktaya yakınlaşıyordum. Tabi ya yeşillik dolu bir sokaktaydım.Yoksa buna
bahçeli sokak mı demeliydim.Ne kadar da güzel dizayn edilmişti.Çok yaratıcı
fikirler vardı bu sokakta.İnsanları sokağa oturmaya davet eder gibi
koltuklar konulmuştu .Oturmamak ayıp
olacaktı.Oturdum ve etrafıma bakındım ,su depolarından yapılan saksılara, asma
çatıya, o ortamın keyfini mangalla çıkarmaya çalışan dedeye ,sokakta yeşilliğin
arasında oynayan iki kediye, oradan geçerken koltukları fırsat bilip oturan
insanlara bakıp durdum.Bu sokağın diğer sokaklardan farklı bir havası vardı.Son
durağımız bilinçli mi seçilmişti acaba?.Zelal ile buradaki güzelliği
tartışırken güneşin batımına az kalmıştı kalkmalıydık artık. Geri dönmek üzere
yerimizden kalktık yürümeye başladık.Sokağın büyüsüne öyle kapılmışım ki
aradaki bakkalı fark edememişim.Gözüm kapanmıştı kendimi bir anda içerde
buldum.Bakkalın içinde kimse yoktu.Bu bir rüyamıydı .Aman Allah'ım, çocukluğumdaki
abur cuburlar, Tam dokunacakken bir ses ile irkildim.Evet bu biraz önce mangal
yapan dedeydi.
-Kızım bu mahalle fakir, çocuklar için getiriyorum bu abur
cuburları.
Mahallenin maddi durumuna göre mi abur cuburlar
geliyordu.Yazık değil miydi bu çocuklara.Burada amca, gerçekten de çocukları mı
düşünmüştü.Çocukların imkanları sadece bu yiyecekleri almaya mı yetiyordu."Amca
ben biraz incelemek istiyorum".dedim
Ve abur cuburlara dokunup tekrardan çocukluğuma gittim.Ne de
çok şey canlanmıştı gözümde küçük şeylerden mutlu olmayı bilirdik biz.O an bütün
abur cuburlardan alıp eve gitmek ve masamın
bir köşesinde bulunsunlar istedim.Bu
sayede belki bilinç altımdaki saklanmış anılarım canlanabilirdi.Poşeti aldım
elime başladım doldurmaya.Zelal:
-Yeter Dilan, alma şu abur cuburları, ne yapacaksın hepsini.
Biri bana dur demeliydi ,durdum ve seçtiğim abur cuburları aldım. Ama gözüm
arkada kalmadı değil.Her an bakkal yok olacak çocukluğumdaki abur cuburlar
elimden çıkacakmış gibi hissettim.Bakkaldan çok şey alıp az para verdim.Şimdi
bu yazıyı yazarken bakkaldan aldığım abur cuburlara bakarak yazıyorum. O
sokaktan bedenim gitmiş olsada ruhum halen daha orada çünkü oradaki güzelliği
halen daha hissedebiliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder