Bir varmış bir yokmuş. Zaman zaman içinde kalbur saman
içinde, cinler su taşırken gizli tünel içinde. dört kapılı,kimsenin evinin
kimsenin güneşini kapatmadığı,bir dağın eteklerine kurulmuş bir mardin şehri
varmış.Bu şehirde güzel mi güzel, akıllı
mı akıllı Misa adında bir kız yaşarmış. Misa'nın ailesi iki katlı bir evin
ikinci katında otururlarmış. Misa evin tek kızıymış. Anne babası onu çok
severlermiş ve el üstünde büyütürlermiş. Ancak ona zarar gelmesin diye
küçüklüğünden beri Misa'nın ihtiyaç dışında dışarı çıkmasına izin vermezlermiş.
Misa evine ara sıra
gelen komşularının kızı Fatma'yı çok severmiş. O gün de gelmiş Fatma ve birlikte evlerinin terasına çıkıp en
sevdiği eğlencesi olan uçurtmayı uçuruyorlarmış. Misa Fatma'ya ''uçuran bir kişi ama gökte sadece sen varsan
yalnız bir kuş gibisin. Nereye gideceğini ne yapacağını bilemiyorsun'' deyip iç
geçirmiş ve bir kuş olup uçmak istiyormuş o an. Küçükken pek ehemmiyet
vermediği bu durum artık bir genç kız olduğu için canını çok sıkıyormuş Misa'nın.
Kendini hapsedilmiş gibi hissediyormuş ve eski neşeli hallerinden de eser
kalmamış, içine kapanmıştı artık. Fatma gittikten sonra odasına geçip yatakta
öylece uzanıp tavandaki taşların üzerine yapılmış işlemeleri izliyormuş. aniden
kapının yanındaki koltukta birinin varlığını farketmiş. Çok korkmuş ilkin ama
doğrulup ona bakınca güzelliği karşısında hayretle gülümseyivermiş. Bu tıpkı
masallarda dinlediği peri kızlarına benziyormuş. saçları sarı ve upuzun
,gözleri masmavi, yanakları al al imiş. Misa 'nın yanına yaklaşmış ve adının Pırıl
olduğunu söylemiş. Bu şehirde anlatılan o inanılması güç, efsaneleşmiş
olayların hepsi gerçekmiş ve cinler tarafından yapılıyormuş. O da bir cinmiş ve insanları mutlu etmekle
görevliymiş. Sonra Misa' ya elini uzatmış ve benimle gel hadi demiş.Misa
tereddüt etse de bıkmış olduğu bu esaretten kurtulmak istemiş bir an ve
Pırıl'ın uzattığı eli tutmuş. Saniyeler arasında kendisini şehrin bir sokağında
bulmuş .Pırıl onu gezdirirken aynı zamanda cinlerin yaptığı işleri de anlatmış.
Sonra karşılarına bir abbara çıkmış. O da ne? Kapıda iki garip şey var. Pırıl
Misa'ya korkmamasını söylemiş, yaklaşmışlar.Yüzleri dikdörtgenmiş , üç gözü
varmış ve ayakları da yokmuş. Onlar da cinmiş ve abbaraların bekçiliğiyle
görevlilermiş. Abbaralardan gece vakti geçen kötü niyetli insanlar olursa
onların üzerine abbaraları kapatır ve onlara ders verirlermiş. Annesinin
defalarca anlattığı ancak Misa'ya uydurma gibi gelen bu olay gerçekmiş. Şehrin
sokaklarını gezmişler gezmizler. Misa yeniden doğmuş gibi çok mutluymuş. Sonra
dağın eteklerindeki bir kapıya gelmişler. Bu normal bir kapı değilmiş,kayadan
yapılmış ve devasa bir büyüklüğü varmış.Bu kapıyı diğer insanlar
göremezlermiş. Buranın ardında cinlerin yaşadığı yerler varmış. Pırıl tekrar
Misa'nın elini tutmuş. Kapı açılmış ama Misa hiçbir şey görmüyormuş . Bir adım
atınca Misa kendini uçurumdan düşmüş gibi hissetmiş ve çığlık atmış. Ancak
saniyeler içinde garip bir yere inmişler ve Misa hala Pırıl'ın elini sıkı sıkı
tutuyormuş. Çok eski duran yerlermiş buralar ve daracık yerlerden aniden
genişçe yerlere çıkılıyormuş. Duvarlarda çeşitli boylarda oyuklar varmış ve
buralar cinlerin evleriymiş . Onlar böyle yeraltında yaşarlarmış. Bu biraz da
Misa 'yı korkutan yerlerden geçip çok aydınlık bir yere çıkmışlar. Her yer
yemyeşilmiş ve masmavi derelerden sular akıyormuş.Bu suların sonunda kuyular
varmış ve sular oraya dökülüyormuş. Bu kuyuları da yeraltından cinler
yapıyorlarmış ve bütün şehre bu kuyulardan su dağıtılırmış. Etrafta her geçtiği
yerde gördüğü farklı farklı görünüşlerdeki cinlere alışmış artık korkmuyormuş
Misa. Misa'nın aklına hiç gelmemiş olsa da Pırıl eve gitme vaktinin gelmiş olduğunu söylemiş.
Misa gözünü kapatıp açınca kendisini odasında bulmuş. Her şey bir rüya
gibiydi,yoksa gerçekten rüya mıydı bu? O günden sonra Misa'nın çok mutsuz olduğu anlarda Pırıl
beliriverirmiş yanında ona arkadaşlık edermiş ve böylece Misa hayatının sonuna
kadar hiç yalnız kalmamış.