Bir hep varmış, hiç artık yokmuş. Birler birleri,
sıfırlar sıfırları kovalarmış. Yıldızlar söner söner yanarken, güneşler doğup
doğup batarken. Ülkelerin birinde Mardin isimli bir kent varmış. Bu kentin
çoğunu çocuklar oluştururmuş. Bu çocuklardan biri de Zehra imiş. Zehra kendi
halinde sessiz sedasız, soluk tenli cılız mı cılız bir çocukmuş. Zehra'nın en büyük mutluluk kaynağı rengarenk
olan uçurtmasıymış. Zehra uçurtmasını o kadar benimsemiş ki onsuz olamayacağına
inanmaya başlamış. Günün büyük bir kısmını damlarında uçurtma uçurarak
geçirirmiş. Hatta o kadar çok uçurtma uçurmaya dalıyormuş ki zamanın nasıl
geçtiğini anlamıyor, acıktığını hissetmiyormuş .Taa ki annesi onu çağırana
kadar. Yine bir gün Zehra damda uçurtma uçururken annesinin sesi ile irkilmiş.
Uyanıp gözlerini ovuşturduğunda bunun bir rüya olduğunu anlamış. Hiç uyanmak
istemediği tatlı bir rüya. Annesi devam etmiş konuşmaya. Kızım demiş.
Benim güzel yüzlü kızım. Hadi kalk,
kahvaltı hazır. Seni bekliyoruz. Zehra isteksiz bir şekilde kalkıp odasına
bakınmış. O kadar eski bir evde kalıyorlarmış ki duvarlardaki sıvalar isyan
edip onca yıldır bir parçası olduğu duvarlara ihanenet edercesine yerlerinden ayrılıyorlarmış. Tavanlar da bu duruma
kayıtsız kalmamış tabi ki. Başlamış onlar da yağmaya. Rutubet değil, taş kireci
atıyor. Zelal bu düşüncelerden arasından sıyrılıp elini yüzünü yıkamış.Silindir
şeklinde tatta ayakları olan yer sofrasında yok yokmuş. O kadar yok yokmuş ki
ne yiyeceğini şaşırmış Zehra. Kahvaltı sonrasında yine damda uçurtma uçururken
en sevdiği arkadaşlarından Zenan gelmiş yanına. Haber vermiş ona Mardindeki
uçurtma şenliğini. O an Zehra uçurtma şenliğinin hayalini düşlemeye başlamış.
Uçurtma yarışmasında başka çocukların uçurtmalarını kesecek ve o uçurtmalar da
onun olacaktı. Tabi daha büyük hedefleri vardı Zehra'nın. O kadar çok uçurtma
uçuruyordu ki, uçurtma uçurmanın tüm inceliklerini biliyordu. Gökelrin hakimi
olmak istiyordu. En yüksekteki uçurtma ve sonunda verilecek olan şimdiye kadar
görmediği üzerinde sadece kaşları ve gözleri olan şimdiye kadar kimsenin
görmediği türden iki üçgene ayrılarak devam eden uçurtma onun olmalıydı. Herkes
ona imrenerek bakmalı. Uçurtmasını uçurabilmek için sıraya dizilmeliydiler.
Zehra bu düşlerin hayalini kurarken Zenan anlatmaya devam ediyordu. Dahası da
vardı. Uçurtma şenliği yedi gün sonraydı. Ve buna pek çok çocuk katılacaktı.
Zehrayı bu düşünce o kadar heyecanlarmıştı ki hemen yeni ipler alıp kendi
ipinin ucuna eklemeye başladı. Tabi göklerin hakimi olmak için uzun bir ipe
sahip olmak gerekiyordu. Uzayan ipi ile birlikte Zehra uçurtması ile denemeler
yapmaya başladı. Hazırlıklı olmalıydı. Rakipleri de en az onun kadar iyi
uçurtma uçurabiliyordu. Ama Zehra'nın bir avantajı vardı. Uçurtmayı diğer
çocuklardan daha kısa sürede uçurmayı başarıyordu. Çabuk havalandırması
yetmiyor tabi. Gökyüzünde çok fazla uçurtma olacağından ipler birbirine
dolanacaktı. Bunun için de ayrı bir çözüm bulması gerekiyordu. Bunun için diğer
çocuklardan biraz uzakta uçurması gerekiyordu. Beyaz uçurtmayı düşünce seviçten deli
oluyordu. Günler birbirini kovalarken festival günü geldi çattı. Hava o gün çok
güzelde hafiften esen rüzgar uçurtmanın göklere yükselmesi için idealdi. Zehra heyecandan yerinde duramıyordu. Beyaz
ucurtmaya şimdiden isim bile vermişti. Nazlı. Göklerde kendine has edasıyla
salınacaktı. Ve beklenen an geldi. Çocuklar üç dört kişilik gruplar halinde
damlarda, sokaklarda, meydanlarda uçurtmaları ile birlikte hazır bekliyorlardı.
Bir süre sonra uçurtmalar göklerdeydi. Kimisi uçurtmasını hiç uçuramazken,
kimisi de uçurtmanın dengesini ayarlayamadığı için uçurtma gökyüzünde taklalar
atıyor sonrasında ise daha fazla dayanamayıp yere çakılıyordu. Gökyüzü bir anda
rengarek uçurtmalarla dolmuştu. Herkes gökyüzüne hayran bir şekilde bakıyordu. Bizim
Zehra ise arkadaşı Zehra ve birkaç çocukla beraber tavandaki kireci akan bir
tonozun altından geçip uçurtma hazırlıkarı yapıyorlardı. Zehra o an çevresine
bakındığında pek çok taş ve insan yığını gördü. Sonra hemen bu insan yığınından
sıyrılıp uçurtmasını uçurmak için koşmaya başladı. Bırakmıştı geride kalanları.
Uçsuz bucaksız sokakta koşmaya başlamıştı. Zehra uçurtma nereye yüönelirse
peşinden gidiyordu. Uçurtma ile daha önce hiç gitmediği dokaklara gitmişti.
Sokaklar nerede çıkıyor nerede bitiyor bi türlü anlayamıyordu. Girdiği bazı
sokaklardan geri sönmek zorunda kalıyordu. Bu kent çok fazla çıkmaz sokağa sahipti.
Uçurtma artık hızlı bir şekilde yukarıdaki uçurtmaların arasında yerini aldı.
Ama daha da yükselmeliydi Nazlısına sahip olabilmek için. Rahat bir şekilde
uçurabilmek daha da yükselebilmek için daha geniş bir sokak bir meydan
arayışına girdi Zehra. Fazla ilerlemeden çocuk seslerine doğru yöneldi. Orada
uçurtmasını daha da yükseklere uçurabilirdi. Çocukların sesine doğru gittiğinde
büyük bir meydana varmıştı. Burada çurtmasını daha da yükseklere uçurdu. Artık
herkes Zehra'nın gökleri delen uçurtmasına bakıp birbirlerine parmaklar
gösteriyorlardı. Kazanan belli olmuştu artık. Zehra. Yarışma sonunda
uçurtmasını indirdiğinde herkes onun etrafında toplanmış onu tebrik ediyordu. O
ise Nazlıya bir an önce kavuşma niyetindeydi. Sonunda Nazlısını getirdiler ona.
NAzlısını artık dünyalara değişmezdi. Ama ona Nazlısını getiren rengarenk
uçuetmasını da unutmayavaktı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder