11 Mayıs 2016 Çarşamba

Uçurtma

Bir hep  varmış, hiç artık yokmuş. Birler birleri, sıfırlar sıfırları kovalarmış. Yıldızlar söner söner yanarken, güneşler doğup doğup batarken. Ülkelerin birinde Mardin isimli bir kent varmış. Bu kentin çoğunu çocuklar oluştururmuş. Bu çocuklardan biri de Zehra imiş. Zehra kendi halinde sessiz sedasız, soluk tenli cılız mı cılız bir çocukmuş.  Zehra'nın en büyük mutluluk kaynağı rengarenk olan uçurtmasıymış. Zehra uçurtmasını o kadar benimsemiş ki onsuz olamayacağına inanmaya başlamış. Günün büyük bir kısmını damlarında uçurtma uçurarak geçirirmiş. Hatta o kadar çok uçurtma uçurmaya dalıyormuş ki zamanın nasıl geçtiğini anlamıyor, acıktığını hissetmiyormuş .Taa ki annesi onu çağırana kadar. Yine bir gün Zehra damda uçurtma uçururken annesinin sesi ile irkilmiş. Uyanıp gözlerini ovuşturduğunda bunun bir rüya olduğunu anlamış. Hiç uyanmak istemediği tatlı bir rüya. Annesi devam etmiş konuşmaya. Kızım demiş. Benim  güzel yüzlü kızım. Hadi kalk, kahvaltı hazır. Seni bekliyoruz. Zehra isteksiz bir şekilde kalkıp odasına bakınmış. O kadar eski bir evde kalıyorlarmış ki duvarlardaki sıvalar isyan edip onca yıldır bir parçası olduğu duvarlara ihanenet edercesine yerlerinden  ayrılıyorlarmış. Tavanlar da bu duruma kayıtsız kalmamış tabi ki. Başlamış onlar da yağmaya. Rutubet değil, taş kireci atıyor. Zelal bu düşüncelerden arasından sıyrılıp elini yüzünü yıkamış.Silindir şeklinde tatta ayakları olan yer sofrasında yok yokmuş. O kadar yok yokmuş ki ne yiyeceğini şaşırmış Zehra. Kahvaltı sonrasında yine damda uçurtma uçururken en sevdiği arkadaşlarından Zenan gelmiş yanına. Haber vermiş ona Mardindeki uçurtma şenliğini. O an Zehra uçurtma şenliğinin hayalini düşlemeye başlamış. Uçurtma yarışmasında başka çocukların uçurtmalarını kesecek ve o uçurtmalar da onun olacaktı. Tabi daha büyük hedefleri vardı Zehra'nın. O kadar çok uçurtma uçuruyordu ki, uçurtma uçurmanın tüm inceliklerini biliyordu. Gökelrin hakimi olmak istiyordu. En yüksekteki uçurtma ve sonunda verilecek olan şimdiye kadar görmediği üzerinde sadece kaşları ve gözleri olan şimdiye kadar kimsenin görmediği türden iki üçgene ayrılarak devam eden uçurtma onun olmalıydı. Herkes ona imrenerek bakmalı. Uçurtmasını uçurabilmek için sıraya dizilmeliydiler. Zehra bu düşlerin hayalini kurarken Zenan anlatmaya devam ediyordu. Dahası da vardı. Uçurtma şenliği yedi gün sonraydı. Ve buna pek çok çocuk katılacaktı. Zehrayı bu düşünce o kadar heyecanlarmıştı ki hemen yeni ipler alıp kendi ipinin ucuna eklemeye başladı. Tabi göklerin hakimi olmak için uzun bir ipe sahip olmak gerekiyordu. Uzayan ipi ile birlikte Zehra uçurtması ile denemeler yapmaya başladı. Hazırlıklı olmalıydı. Rakipleri de en az onun kadar iyi uçurtma uçurabiliyordu. Ama Zehra'nın bir avantajı vardı. Uçurtmayı diğer çocuklardan daha kısa sürede uçurmayı başarıyordu. Çabuk havalandırması yetmiyor tabi. Gökyüzünde çok fazla uçurtma olacağından ipler birbirine dolanacaktı. Bunun için de ayrı bir çözüm bulması gerekiyordu. Bunun için diğer çocuklardan biraz uzakta uçurması gerekiyordu.  Beyaz uçurtmayı düşünce seviçten deli oluyordu. Günler birbirini kovalarken festival günü geldi çattı. Hava o gün çok güzelde hafiften esen rüzgar uçurtmanın göklere yükselmesi için idealdi.  Zehra heyecandan yerinde duramıyordu. Beyaz ucurtmaya şimdiden isim bile vermişti. Nazlı. Göklerde kendine has edasıyla salınacaktı. Ve beklenen an geldi. Çocuklar üç dört kişilik gruplar halinde damlarda, sokaklarda, meydanlarda uçurtmaları ile birlikte hazır bekliyorlardı. Bir süre sonra uçurtmalar göklerdeydi. Kimisi uçurtmasını hiç uçuramazken, kimisi de uçurtmanın dengesini ayarlayamadığı için uçurtma gökyüzünde taklalar atıyor sonrasında ise daha fazla dayanamayıp yere çakılıyordu. Gökyüzü bir anda rengarek uçurtmalarla dolmuştu. Herkes gökyüzüne hayran bir şekilde bakıyordu. Bizim Zehra ise arkadaşı Zehra ve birkaç çocukla beraber tavandaki kireci akan bir tonozun altından geçip uçurtma hazırlıkarı yapıyorlardı. Zehra o an çevresine bakındığında pek çok taş ve insan yığını gördü. Sonra hemen bu insan yığınından sıyrılıp uçurtmasını uçurmak için koşmaya başladı. Bırakmıştı geride kalanları. Uçsuz bucaksız sokakta koşmaya başlamıştı. Zehra uçurtma nereye yüönelirse peşinden gidiyordu. Uçurtma ile daha önce hiç gitmediği dokaklara gitmişti. Sokaklar nerede çıkıyor nerede bitiyor bi türlü anlayamıyordu. Girdiği bazı sokaklardan geri sönmek zorunda kalıyordu. Bu kent çok fazla çıkmaz sokağa sahipti. Uçurtma artık hızlı bir şekilde yukarıdaki uçurtmaların arasında yerini aldı. Ama daha da yükselmeliydi Nazlısına sahip olabilmek için. Rahat bir şekilde uçurabilmek daha da yükselebilmek için daha geniş bir sokak bir meydan arayışına girdi Zehra. Fazla ilerlemeden çocuk seslerine doğru yöneldi. Orada uçurtmasını daha da yükseklere uçurabilirdi. Çocukların sesine doğru gittiğinde büyük bir meydana varmıştı. Burada çurtmasını daha da yükseklere uçurdu. Artık herkes Zehra'nın gökleri delen uçurtmasına bakıp birbirlerine parmaklar gösteriyorlardı. Kazanan belli olmuştu artık. Zehra. Yarışma sonunda uçurtmasını indirdiğinde herkes onun etrafında toplanmış onu tebrik ediyordu. O ise Nazlıya bir an önce kavuşma niyetindeydi. Sonunda Nazlısını getirdiler ona. NAzlısını artık dünyalara değişmezdi. Ama ona Nazlısını getiren rengarenk uçuetmasını da unutmayavaktı. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder