Yaklaşık 30 yıl
önceydi. Çok korktuğum bir rüya görmüştüm.
Rüyamda uzun boylu , uzun sakallı , yaşlı bir adam gördüm. Uzun bembeyaz kıvırcık saçları vardı.
Saçlarından dolayı yüzü çok net görünmüyordu. Daha önce hiç görmediğim bir
garip kişiydi. Uzun uzun inceledim adamı. Zayıf bir yüzü olduğu belliydi.
Saçlarının arasından gördüğüm kadarıyla yanakları içe çökmüş, elmacık kemikleri
çıkmıştı. Eski, kullanılmaktan basamağı içe çökmüş olan bir merdivende
oturmuştu. Kırışık ama temiz elleri
vardı. Eliyle yanında duran kahverengi oldukça işlemeli bir topuzu olan,
başında Arapça yazıların olduğu bastonu kavradı. Usulca incecik bacaklarının üstüne kalktı. Zannımca uzun boyundan olacak ki hafif bir kamburu vardı. Yavaş yavaş bana
yaklaştı. Korkudan ne yapacağımı bilmiyordum.
Kaçmak istedim ama kaçamadım.
Sanki görmediğim birileri ayaklarımdan
tutmuştu beni. Kollarım kaskatı kesilmişti. Göz bebeklerim büyümüş nefes
alışım hızlanmıştı. kesik kesik ve hızlı nefes alıyordum. Ne kadar çabalasam da
kaçamıyordum. Tam pes ettiğim anda bana yaklştı. 'Benden korkma , benden ancak
iyilik gelir' dedi ve devam etti. '
Senin evinin arkasında birr emanetim var
onu şer sahibi insanlardan koru, o benim sana emanetimdir' dedi. O arkasını dönüp giderken ben uyandım.
Durup bi nefes alıp etrafa baktım. Yer yatağındaydım. Tabi o zaman şimdiki gibi
değildi evler. Kimsenin evi kimsenin
güneşini kapatmazdı. Benimde odama büsbütün güneş vurmuştu. Mardinin yaz güneşi
dilimi damağımı kurutmuştu. Bir Besmele çekip kalktım. Mutfaktan bi su alıp
içtim. Eskimiş gümüşten yuvarlak bi köstekli saatim vardı. Saate baktım 9
olmuştu. Dolaptan siyah pantolonumu ve çizgili beyaz gömleğimi alıp çıktım.
Bizim bir eski komşumuz vardı. Ermiş bir adamdı. Onun evine gidiyordum. Onlar
taşındıktan sonra hiç gitmemiştim evlerine ama mezarlığın civarına
taşındıklarını duymuştum annemlerden. Şemseddin amcayı her yerde tanırlar.
Bende sora sora ilerledim. Mezarlığın önüne geldim. Gördüğüm rüydandır herhelde
içim ürperdi vallahi. Mezarlıkta uzun kaygan geçitler vardı. Tıpkı hayatımız
gibi. Uzun görünen ama her an ayaklarımızn altından kayıp gidecek geçitleri.
Geçitlerden yürürken 1 metre boyunda kaba yontu bir duvar gördüm. Duvarda hala
aklımda kalan unutamadığım bir yazı gördüm. Bir yandan doğsnlar yer ayırır
kendine bir yandan ölenler boşaltır kenti yazıyordu. Çok güzel değil mi? Neyse
yoluma ddevam ettim. Kendimi uçsuz bucaksız bir merdivenin önünde buldum .
Merdivenleri soluk soluğa çıktıktan sonra buldum evi. Mavi demir kapıdan girdim
içeri. Şemsettin amcanın yanına oturdum anlattım rüyamı. O da sağolsun
yorumladı rüyamı. Dedi ki oğlum sen Hocai Hızır efendi'yi görmüşsün. Senin
ayaklarını tutanda onun cinleri dedi. şaşıp kaldım. Kim bu adam benden ne
istiyo dedim. Dedi ki Hocai Hızır efendi pek yardım seven çok dua alan eskiden
yaşamış bir zattır, buralarda su yokken ihtiyacı olanlara suu getirirdi. Onun
suyu millete can verirdi dedi. Nasıl yani dedim. Anlatayım: Diyelim ki bir mahalleye gidiyorlardı. Orda
su yoksa Hocai Hızır Efendi
arkadaşlarını toplayıp oraya gider çeşme yapardı. Cinleri ordan başlayıp
yerin altından devam ederek kaleden çıkardı. kalede o çeşme için yer yaparlardı
dedi.
-Peki benden ne
istiyor?
Sizin evin arkasında eski, bakımsız, taştan bir çeşme var.
Musluğu pas içinde hep yeşil yosunlar tutmuş içi artık kimse ordan su içmez
ordan o çeşmeyi de Hoca yaptırmıştı. Onu temizlemeni ister senden dedi . Merakla çıktım evime doğru yürüdüm. Çeşmeyi
buldum. Şemsettin amca haklıydı. Çeşme kullanılmaz durumdaydı. Bende aldım elime poşeti ne kadar çöp varsa temizledim yeni bir
muslukta takıp eve döndüm. Artık içim rahattı emanetime bakmıştım :)
İLKCAN AKKUŞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder