10 Mayıs 2016 Salı

BİR GARİP EMANETTİ BANA

Yaklaşık  30 yıl önceydi. Çok korktuğum bir rüya görmüştüm.  Rüyamda uzun boylu , uzun sakallı , yaşlı bir adam gördüm.  Uzun bembeyaz kıvırcık saçları vardı. Saçlarından dolayı yüzü çok net görünmüyordu. Daha önce hiç görmediğim bir garip kişiydi. Uzun uzun inceledim adamı. Zayıf bir yüzü olduğu belliydi. Saçlarının arasından gördüğüm kadarıyla yanakları içe çökmüş, elmacık kemikleri çıkmıştı. Eski, kullanılmaktan basamağı içe çökmüş olan bir merdivende oturmuştu. Kırışık ama temiz elleri  vardı. Eliyle yanında duran kahverengi oldukça işlemeli bir topuzu olan, başında Arapça yazıların olduğu bastonu kavradı. Usulca  incecik bacaklarının üstüne kalktı.  Zannımca uzun boyundan olacak  ki hafif bir kamburu vardı. Yavaş yavaş bana yaklaştı. Korkudan ne yapacağımı bilmiyordum.  Kaçmak istedim  ama kaçamadım. Sanki görmediğim birileri  ayaklarımdan tutmuştu beni.  Kollarım kaskatı  kesilmişti. Göz bebeklerim büyümüş nefes alışım hızlanmıştı. kesik kesik ve hızlı nefes alıyordum. Ne kadar çabalasam da kaçamıyordum. Tam pes ettiğim anda bana yaklştı. 'Benden korkma , benden ancak iyilik gelir' dedi  ve devam etti. ' Senin evinin arkasında birr emanetim var  onu şer sahibi insanlardan koru, o benim sana emanetimdir'  dedi. O arkasını dönüp giderken ben uyandım. Durup bi nefes alıp etrafa baktım. Yer yatağındaydım. Tabi o zaman şimdiki gibi değildi evler.  Kimsenin evi kimsenin güneşini kapatmazdı. Benimde odama büsbütün güneş vurmuştu. Mardinin yaz güneşi dilimi damağımı kurutmuştu. Bir Besmele çekip kalktım. Mutfaktan bi su alıp içtim. Eskimiş gümüşten yuvarlak bi köstekli saatim vardı. Saate baktım 9 olmuştu. Dolaptan siyah pantolonumu ve çizgili beyaz gömleğimi alıp çıktım. Bizim bir eski komşumuz vardı. Ermiş bir adamdı. Onun evine gidiyordum. Onlar taşındıktan sonra hiç gitmemiştim evlerine ama mezarlığın civarına taşındıklarını duymuştum annemlerden. Şemseddin amcayı her yerde tanırlar. Bende sora sora ilerledim. Mezarlığın önüne geldim. Gördüğüm rüydandır herhelde içim ürperdi vallahi. Mezarlıkta uzun kaygan geçitler vardı. Tıpkı hayatımız gibi. Uzun görünen ama her an ayaklarımızn altından kayıp gidecek geçitleri. Geçitlerden yürürken 1 metre boyunda kaba yontu bir duvar gördüm. Duvarda hala aklımda kalan unutamadığım bir yazı gördüm. Bir yandan doğsnlar yer ayırır kendine bir yandan ölenler boşaltır kenti yazıyordu. Çok güzel değil mi? Neyse yoluma ddevam ettim. Kendimi uçsuz bucaksız bir merdivenin önünde buldum . Merdivenleri soluk soluğa çıktıktan sonra buldum evi. Mavi demir kapıdan girdim içeri. Şemsettin amcanın yanına oturdum anlattım rüyamı. O da sağolsun yorumladı rüyamı. Dedi ki oğlum sen Hocai Hızır efendi'yi görmüşsün. Senin ayaklarını tutanda onun cinleri dedi. şaşıp kaldım. Kim bu adam benden ne istiyo dedim. Dedi ki Hocai Hızır efendi pek yardım seven çok dua alan eskiden yaşamış bir zattır, buralarda su yokken ihtiyacı olanlara suu getirirdi. Onun suyu millete can verirdi dedi. Nasıl yani dedim. Anlatayım:  Diyelim ki bir mahalleye gidiyorlardı. Orda su yoksa Hocai Hızır Efendi  arkadaşlarını toplayıp oraya gider çeşme yapardı. Cinleri ordan başlayıp yerin altından devam ederek kaleden çıkardı. kalede o çeşme için yer yaparlardı dedi. 
-Peki benden  ne istiyor?
Sizin evin arkasında eski, bakımsız, taştan bir çeşme var. Musluğu pas içinde hep yeşil yosunlar tutmuş içi artık kimse ordan su içmez ordan o çeşmeyi de Hoca yaptırmıştı. Onu temizlemeni ister senden dedi .  Merakla çıktım evime doğru yürüdüm. Çeşmeyi buldum. Şemsettin amca haklıydı. Çeşme kullanılmaz durumdaydı.  Bende aldım elime poşeti  ne kadar çöp varsa temizledim yeni bir muslukta takıp eve döndüm. Artık içim rahattı emanetime bakmıştım :)
İLKCAN AKKUŞ


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder