30 Mayıs 2016 Pazartesi

Oyun ve Kurallar Dünyada Kalır Ötesi Yoktur…

Bir varmış,  bir yokmuş. Allah'ın kulu çokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde
deve tellal iken, pire berber iken, ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken,
ak sakal, sarı sakal berber elinden yeni çıkmış kırkılmış yok sakal, kasap olsam sallayamam satiri
nalbant olsam nallayamam katırı hamama girsem sorarım natırı
nadan olan bilmez ahbap hatırı dereden geldim, sandığa girdim bir de ne göreyim, köşede bir hanim oturuyor
şöyle ettim, böyle ettim, yüzüne baktım, hanim yerinden kalktı
çıktık birlikte yola ne saga baktık ne sola gide gide Kaf dağının arkasına geldik ki
ne ileri gidilir ne geri, sana bir masal söyliyeyim gel beri.
O zamanlar eski tarz mahallelerin olduğu zamanlar hani kimsenin kapısını kitlemediği akşamları komşuların kapılara dökülüp çekirdek çitlediği çocuklarında gece 12 lere kadar dik ve uzun merdivenleri inip çıkıp oyun oynadığı  mahalleler… Yine bir gün çocuklar saklambaç oynamak için tek katlı iki katlı rengarenk evlerinden hızlıca dışarı çıkmışlar .  Her mahallenin oyun kuralları olduğu gibi bu mahallenin de oyun kuralları varmış . Kaybeden çocuk gece tek  başına mahallenin dışındaki bahçesinde kurumuş tek bir ağacın olduğu demir kapılı yarı göçük halde olan evde yaşayan mahallenin en tanınmış, en nefret edilen huysuzluğu ile nam salmış çocuklar kadar büyükler tarafından da sevilmeyen adamın evinin önünde ki dev taş duvarı aşıp bahçesine taş atması gerekiyormuş.
Yıllar yıllar mahalle kuralı böyle devam ederken bir gün mahallenin huysuz adamı ölmüş. Adamın sevilmemesinden dolayı cenazesine imam ve mezar kazıcılar dışında kimse katılmamış. Ancak o gün mahalle çocuk seslerinin hiç susmadığı mahallede çocuk sesleri hiç duyulmuyordu. Huysuz adam ölmüştü ve çocukların yeni bir mahalle kuralı bulması gerekiyormuş. Mahallenin merkezinde bulunan söğüt ağacının altında mahallenin bütün çocukları bu kuralı bulmak için toplanmıştı. Hiç kimse kuralı değiştirmek istemiyordu çünkü babaları, abileri, ablaları bu kural ile büyümüştü. Ve sonunda huysuz adamın artık yaşadığı yere mezarına oyunu kaybeden çocuğun taş atmasına karar vermişler.


Yeni kuralın koyulduğu ilk gün oyunda kaybeden çocuk gece tek başına mahallenin dışındaki çukur ve çamurlu yoldan kalp atışı hızlanarak korku içinde devam ediyordu. Yürüdüğü yolu ve mezarlığı az da olsa aydınlatan üzerinde sineklerin dans ettiği iki üç tane sokak lambası vardı. Bu az da olsa çocuğun korkusuna biraz dem vuruyormuş. Çocuk mezarlığa girdiyi zaman elektrik tellerinin üzerine konmuş baykuşlar ötüşüyor siyah bir kedi ise çocuğu gözlemliyordu. Çocuk korku içinde avucu kadar büyüklükteki bembeyaz taşı huysuz adamın içinde cesedinin olduğu toprağa fırlattı. Ve işte tam o anda büyük bir kum fırtınası göz gözü görmeyecek şekilde bütün mahalleyi sardı. Çocuk kum fırtınasının içinde kaybolup gitmişti. Artık o mahallede hangi çocuk eline taş alırsa kum fırtınası mahalleyi aşıp evlerin birbirinin üstüne bindiği taş evlerin bulunduğu şehri göz gözü görmeyecek hale getiriyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder