Çok eski zamanlarda Mérdin diye bir köy varmış. Kocaman ağaçların
olduğu, etrafından suların aktığı, kuşların hep öttüğü bir yermiş.
Hatta oradaki köylüler burada ilkbaharda nefes alan bir daha ölmez
dermiş. Çünkü ilkbaharda adeta cennet gibiymiş burası ve cennete
giden tekrar ölmez derlermiş. Daha sonra ise bu köyün olduğu ülkede
savaş çıkmış. Mérdinde ilk işgal edilen yerlerden olmuş. Askerler o
güzelim ağaçları yakmışlar, dereleri kurutmuşlar. Bir çok evi
yıkmışlar kalan evler ise harabe olmuş. Bir sürü insan savaştan ,
açlıktan ve hastalıktan ölmüş. Yıllar sonra savaş bitmiş.
Köylüler Allaha çok yalvarmış, yardım istemiş. Halkın
imdadına Hocai Hızır Efendi yetişmiş. Bu zat 5 metre boyunda,
bembeyaz yüzlü, sürekli beyaz giyinen, masmavi gözlü oldukça
heybetli bir zatmış. Kocaman ayakları, upuzun bacakları ve
kolları varmış. Uzaktan bakınca camii minaresini andırıyormuş.
Bu heybetli zat halka yardım için gönderilmişti. Hocai Hızır
Efendi halka ilk önce su getirmiş. Hocai Hızır Efendinin 40
tane yardımcı cini varmış. Bu cinler ilk önce su kuyuları
kazıp mahallenin içine kadar suyu getirmişler. Bu sular o
kadar güzel o kadar serinmiş ki içen insan bir an cennete
zemzem suyu içtiğini sanırmış. Hocai Hızır Efendi daha sonra
insanlara yiyecek ekinler yetiştirmiş. Buğdaylar ekmiş. Onun
ektiği buğdaylar 3 günde yetişirmiş. Sapsarı uzun
buğdaylarmış. Tüm Mérdini sapsarı bir renge boyamış bu
buğdaylar. Merdinin güneşinde altın gibi parlıyormuş bu
buğdaylar. İnsanlar buğdayları haşlayıp yemeye başlamışlar.
Yedikce canlanmışlar. Daha sonra ise insanların barınması için
ev yapmış. Sapsarı eğri büğrü taşları yontmuşlar. Aralarına
siyah harç sürüp üst üste koymuşlar taşları. Hocai Hızır
Efendinin yaptığı evler o kadar muazzammış ki insan onun
yaptığı evden çıkmak istemiyormuş. Evleri öyle güzel
yerleştirmiş ki kimsenin evi kimsenin güneşini kapatmazmış.
Her evin yanında kesme taştan yapılmış bir çeşme varmış.
Çeşmenin yanında ise merdivenler varmış. Kadınlar su sırası
beklerken bu merdivenlerde oturup Hocai Hızır Efendiye dua
edermiş. Hocai Hızır Efendi köyde ne kadar kötü niyetli
uğursuz varsa toplayıp nasihat verirmiş. Onları hizmete
çağırırmış. Onu dinlemeyip huzuru kaçıranları da cinleri hapse
atarmış. Onun hapishanesi devasa yükseklikteymiş. kimsenin
atlayamayacağı kadar yüksek duvarlarla çevriliymiş. Büyük
pencereleri varmış ama hiç bir mahkum kaçamazmış. Onların
kaçacağı sırada kapı duvar olurmuş. o devasa pencereler de
duvar olurmuş. Onun sayesinde o kadar huzurlu bir köy olmuş ki
Merdin insan kendini cennette sanıyormuş.
Mehmet Emin YAVUZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder